Geçtiğimiz sayıda ilk kez gerçekleştirdiğimiz yüz yüze röportajı siz değerli okuyucularımızdan olumlu tepkiler aldı. Bu durumun yarattığı pozitif duygularla röportajlarımıza tam gaz devam ediyoruz. Bu sayıda uzun zamandır sağlık iletişimi sektöründe yer alan, üstlendiği birbirinden farklı görevlerin hepsini layığıyla yerine getirmeyi başaran bir dostumu konuk ediyorum. Zade Vital Genel Müdürü Beril Koparal. Kendisi soyadına yakışır bir şekilde niyet ettiği pek çok işi başarıyla sonlandıran; ama aynı zamanda özel yaşamından ve dostluklarından da ödün vermeyen, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle çalışanlarına ve bizlere ilham veren başarılı bir yönetici.
Evet Beril’ciğim, bu kısa girişten sonra dilersen “Yüz Yüze” sohbetimize başlayalım. Bu röportajda iki tane kural var. Sevgili Tamer’in bizim için hazırladığı kahvelerin tadını çıkarmak ve her bir soruya yanıt verirken yüz kelimeyi aşmamak. Bu arada bazı sorularımız geçen sayıdaki konuğumuza sorduğumuzla aynı. Bu sorulardaki amacımız aynı soruya farklı konuklarımızın nasıl yanıtlar verdiğini görebilmek ve belki de kendi yanıtlarımızla sizlerinkini kıyaslayabilmek. Evet değerli okuyucularımız, dilerseniz siz de kendinize güzel bir kahve hazırlayın ve röportajımızın tadını çıkarın.
Sevgili Koparal, sağlık iletişimini ikiye ayıracak olursak halka yönelik ve sağlık profesyonellerine yönelik pek çok çalışma yapıldığını biliyoruz. Zade Vital olarak da her iki ana hedef kitleye yönelik çalışmalarınız var. Peki, sizce sağlık iletişimi alanında sektörümüz ne durumda?
Sağlık iletişiminin sağlık profesyonellerine yönelik kısmını, biz sağlık endüstrisi olarak çok iyi yapıyoruz. Ancak son yıllarda özellikle geri ödemeli ürünlerin bütçelerindeki kısıtlamalar ve geri ödenmeyen ürünlerin satış rakamlarının da henüz istenen düzeylere gelmemesi nedeniyle nispeten kısıtlı bütçelerle yaratıcı projeler yapılmaya çalışılıyor. Halka yönelik olarak da kısıtlamalar çok. Zaten reçeteli ürünlerde reklam yapılamıyor. Sağlık destek ürünlerinde ise bütçeler büyük halk projelerine olanak tanımıyor. Sağlık iletişimi alanında şu an bilgi ve yaratıcılık düzeyi yüksek; ancak bunlarla uyumlu yeterli bütçeler yok.
Bu iki alanda yapılan çalışmalar sizce hangi hayvanlara benziyor ve elbette neden?
Sağlık çalışanlarına yönelik olan çalışmaları ata benzetiyorum. Güçlü, hedefe yönelik ve doğru yönetildiğinde çok başarılı. Halka yönelik çalışmaları ise ceylana benzetiyorum. Naif ve ürkek; doğru yaklaşıldığında ise çok keyifli.
Türkiye’de yılan hikâyesine dönen OTC yasasıyla ilgili düşünceniz nedir? Bu yasaya sizce gerek var mı?
Ben çok yaklaştığına inanıyorum. Ülkenin dinamiklerine uygun şekilde çıkarsa kesinlikle gerekli olduğunu düşünüyorum.
Sağlık iletişimi alanında şu an bilgi ve yaratıcılık düzeyi yüksek; ancak bunlarla uyumlu yeterli bütçeler yok.
Zade Vital sektörde nasıl bir boşluğu dolduruyor? Global rmaların yapmaya niyetlenip de yapamadığını başardığınızı düşünüyor musunuz?
Zade Vital, özellikle geleneksel bitkisel ürünlerin eczanede konumlandırılması, GMP standartlarında ve Sağlık Bakanlığı ruhsatı altında üretilmesi ve hekimler tarafından reçete edilmesi noktasında çok önemli bir boşluğu dolduruyor. Eczanede ve hekimlerin reçetelerinde yeni bir segment yaratıyoruz ve bu konuda çok detaylı bir bilgilendirme süreci yürütüyoruz. Daha da önemlisi sınırları ülkenin dışına taşan bir marka yaratma hedefimiz var ve Zade Vital’i global marka olarak konumlandırıp bu konuda çalışıyoruz. Hâlihazırda da dünyadaki en geniş sağlık faydası olan sabit yağ serisini oluşturmuş durumdayız.
Uzun yıllardır yöneticilik yapan bir profesyonel olarak, bir işi kendiniz yapmaya ya da ekibinizdeki bir çalışana delege etmeye nasıl karar veriyorsunuz? Bu karar sonrasında nasıl bir yol izliyorsunuz?
Benim uzun yıllarımı alan bir süreç oldu delegasyon; ancak son bir kaç yıldır oldukça ilerleme kaydettim. Ekip arkadaşlarımın o işi şirketimizin standartlarına uygun şekilde yapacağına inandığımda delege ediyorum. Karar sonrasında mümkün olduğunca işin gidişatına karışmıyorum. Sadece ara raporlar ve nal raporlama ile takip ediyorum. Bana ihtiyaç olan bir nokta olduğunda devreye giriyorum.
Sektörde çalışan 50 yaş üzeri ve 30 yaş altı meslektaşlarınızı nasıl buluyorsunuz? Onlara buradan birer kısa birer mesaj vermeniz gerekse ne dersiniz?
Şu an 50 yaş üzeri olan meslektaşlarımla sektöre ilk girdiğimde dirsek dirseğe çalıştım ve özellikle işlerine adanmışlıklarını ve çalışkanlıklarını hem çok iyi bilir hem de takdir ederim. Onlara artık biraz kendinize zaman ayırın demek istiyorum. 30 yaş altındakilerin de bizim görmediklerimizi gördüklerine inanıyorum. Bunun da bizi çok ileriye taşıyacağına inanıyorum. Onlara mesajım da tecrübeye saygı duysunlar.
Bugüne kadar işinizde size en çok etkileyen, beyninize silmemek üzere kaydettiğiniz “insight” hangisiydi? Bu insight’ı kullanarak bir proje/ çalışma yaptınız mı?
Aslında bu, Zade Vital’in ortaya çıkışının hikâyesi. Hikâye bana ait değil; ama beni çok etkileyen bir hikâye. Kontrolsüz bitkisel ürün kullanımı ve bu ürünlere sağlıklı erişim konusunda şikâyetçi olan hastaların geri bildirimlerinden yola çıkan Dr. Mevlüt Büyükhelvacıgil, gelenek sel bitkisel ürünlerin doğru dozda ve doğru endikasyonda kullanımı için Ege Üniversitesi ile birlikte yola çıkıyor ve sonuçta Zade Vital ürünleri geliştiriliyor.
Sektörümüzde gerçekleştirilen ve kıskandığınız ve size daha iyisini yapmak üzere kamçılayan projeler var mı? Bu projeler hangileri?
O kadar çok ki. Kıskançlık de
mek doğru değil aslında, beğeni ve takdir… Özellikle de sosyal sorumluluk içeren projeleri çok beğeniyorum. Mesela Edirne’deki II. Bayezid Külliyesi’nin restorasyonu bunlardan biri.
Bu sektörde beğendiğiniz ve kendinize rol model olarak aldığınız biri var mı?
Sektörde beğendiğim çok yönetici var. Özellikle hemcinslerim konusunda pozitif ayrımcılık yapıyorum. Zira iş hayatında kadın olarak başarılı olmak çok emek istiyor. Tek bir kişiyi rol model almadım; ama farklı yöneticilerin farklı özelliklerinden çok şey öğrendim. Örnek vermem gerekirse Takeda Genel Müdürü iken birlikte çalışma fırsatı bulduğum Ayşe Uysal Torun ve Thea İlaç’ta birlikte çalıştığım Selin Arditi Erenoğlu’nu sayabilirim. Her ikisinin de yöneticilik yeteneklerini ve duruşlarını çok beğeniyorum.
İçten yanıtlarınız için teşekkürler. Bu röportajdan keyif aldınız mı? Bu köşede yer alacak gelecek konuklarımıza bir mesajınız var mı?
Çok keyif aldım. Düşünmeye sevk eden sorular sayesinde klasiğin dışında bir röportaj oldu. Bol bol düşünmeye hazır olun diyorum gelecek konuklara…
*Bu yazı ilk olarak Workshop Dergisi’nde yayımlanmıştır.
Leave a Comment