Eğer Pazarlama İletişiminin bir kolunda çalışıyorsanız son bir aydır her yerde Brand Week İstanbul’un duyuru ve haberlerini görmüşsünüzdür.
7 Kasım’da başlayan bu meşhur etkinlik, 11 Kasım Cuma günü güzel bir ödül töreniyle son buldu. 5 gün boyunca küçüklü büyüklü gruplar halinde pazarlama ve iletişime dair pek çok konu, konuğu ağırladı. Pazarlamanın ve iletişimin her alanında zihin açıcı konular konuşuldu, dinlendi, tartışıldı, soruldu.
Ben de hem jüride, hem etkinlik alanında ajans olarak hem de görev aldığım Reklam Yaratıcıları Derneği aracılığıyla pek çok noktasına temas etmiş oldum. Ve bu dev etkinlik hakkında küçük bir yazı yazmaya karar verdim.
Derken bu karakterli etkinliği en iyi yine kendisi anlatır düşüncesiyle Brand Week’le röportaj yapmaya, yani doğrudan sorularımı ona sormaya karar verdim.
İyi okumalar.
ÇG: Sevgili Brand Week, bu yıl kaç yaşına bastın? 2016 Türkiye için çok zor bir yıldı, senin için nasıl geçti?
BW: Çağlarcım, bu yıl 4 yaşımı bitirdim. Ancak kedi yaşına göre hesaplarsan 32 yaşında olduğumu söyleyebiliriz. Bu dört senede o kadar çok tecrübe edindim ki kedi gibi hesapla gitsin.
ÇG: Kedi demişken Felis kardeşin mi oluyor? Reklamcılar onu çok seviyor.
BW: Evet, kardeşim. O biraz daha zıpırdır, ben ağırbaşlı. Ben bilgi veriyorum, o ödül. Yani birbirimizi tamamlıyoruz. Neyse, konuya gelecek olursak evet 2016’da ülkemizin başına gelmedik kalmadı. Ancak bir bozulma ya da yokoluş varsa bence en iyi çözüm yaratmak ve varetmek. Yani üzülmek değil, harekete geçmek. Bu nedenle ben de 2016’ya geçen senenin 2 katı katılımcı hedefiyle odaklandım. İki katı olmasa da 2015’in fazlasını başardım.
ÇG: Evet haklısın. Daha iyiye gitmenin tek yolu farklılaşmak ve üretmek. Peki madem Cannes’ın Aslanı var, sana da İstanbul’un Aslanı diyebilir miyiz?
BW: Deriz demesine de Felis duymasın, çok bozulur 🙂 Şaka bir yana, ona daha çok var bence. Birincisi Cannes, onlarca ülkenin katıldığı çok uluslu bir organizasyon. İkincisi de insan yaşıyla bile bakıldığında benimkinin kaç katı. Dolayısıyla benim için de hedef kükremek, ama daha çok çalışmam lazım.
ÇG: Bu sene üzerinde ‘Impact’ (Etki) yazıyordu, ne demek istedin?
BW: Etki, çok etkili bir kelime bence. Neresinden bakarsan anlamlı. Bir marka ya da reklamcı için etki, hedef kitlesinde uyandırmak istediği his ve sonuç.
Benim içinse tüm bu organizasyonla, sıradışı ve farklı disiplinlerden konuşmacılarla ve workshoplarla yarattığımı düşündüğüm etki belki biraz daha geniş kapsamlı.
Katılımcılar açısından etki, tek tek dinleme, anlama, sorgulama, düşünme, tartışma, ezberlerini bozma, şüpheye düşme, hayranlık duyma, olmaz canım deme, ama onlarda durum başka diyerek teselli bulma, biz bu konuda daha iyiyiz düşüncesiyle böbürlenme, not alma, soru sorma, biraz kaynaşma, poz yapma, kıskanma, başkalarıyla paylaşma, unutma ve yeniden hatırlama süreçlerinin tümü.
Yani bunların tamamı, yaratmak istediğim etki puzzle’ının parçaları.
Dolayısıyla etki deyip geçmeyelim, anlamı büyük.
ÇG: Etkili bir cevap oldu 🙂
ÇG: O zaman insanlarda ne gibi bir etkin olduğunu düşünüyorsun?
BW: Aslında bu soru bir önceki sorunun yanıtında cevaplamış oldum. Ama ekleyecek olursak, pazarlama ve iletişim dünyasındaki insanların ve ayrıca bu dünyalara adım atmak için okuyan öğrencilerin beni sevdiklerini düşünüyorum.
Onlarca sponsorum ve destekçim var. Binlerce insan bilet alıp geliyor. Burada, yanımda olmak istiyor. Dolayısıyla gerçek bir ihtiyaca cevap verebildiğimi düşünüyorum.
Aslında çıkış amacım, İstanbul’un yaratıcı endüstriler alanında önemli şehirlerinden biri olmasına katkı sağlamaktı. Halen de bu hedefim geçerli. Ancak bu biraz üstü kapalı bir hedef. Bir diğer şekilde söylersem, bu yılda da amacım, İstanbul’daki yetenekli insanların dünyayla ve birbirleriyle buluşup her sene kendilerini bir kaç adım daha ilerletmeleri, hatta zıplayarak yol almalarını sağlamak.
ÇG: Kişisel olarak ben koyduğun hedefi yerine getirmede başarılı olduğunu düşünüyorum. En azından ajansta ve çevremde bahsettiğin duyguları yaşatıyorsun. Lütfi Kırdar Kongre Merkezi ve Rumeli Salonu da bunun için güzel bir mekan oldu. Aynı zamanda Contemporary İstanbul’a ev sahipliği yapan bir alanda bu festivalin yapılıyor olması da algısal olarak sanat ve reklamı bütünleştiriyor diye düşünüyorum. Mesela Cannes’daki festival sarayında da her gittiğimde aynı hisse kapılmışımdır. Ancak şunu da merak ediyorum, terör konusu gerçekten turizmimizi derinden etkiledi. Kongreler birer birer iptal edildi. Senin konuklarının çoğu da yabancı. Nasıl ikna ettin de getirdin bu kadar insanı? Onların üzerinde de özel bir etki mi uyandırdın?
BW: Elbette zor oldu. Pek çoğu buraya gelmekte tereddüt etti. İlk listemizde yer alan bazı isimler güvenlik endişeleri nedeniyle katılamadı. Katılanlar da uzun sure kalıp küçük bir tatil ile birleştirmek yerine gelip, konuşup döndüler. Dolayısıyla bazılarını ikna etmek için biraz uğraşmam gerekti.
ÇG: Peki seni bu 5 günde kaçıranlar, nerde bulur? Nerelerde takılıyorsun?
BW: Elbette gelip izleyenlerin, katılanların hafızalarında. Katılımcı listesini verelim, gidip kendileriyle konuşsunlar, anlattırsınlar. Üniversitedeki gibi konuşmalara girenlerden notlarını alsınlar, okusunlar 🙂 Şaka bir yana, konuşmaların tümü Youtube Brand Week İstanbul kanalında. Yani bir tıkla, bu kadar bilgiye ulaşabilirler. Ama lütfen kanalıma abone olmayı da unutmasınlar.
ÇG: Son soru, hadi itiraf et, Özkan Ailesinden en çok kimi seviyorsun?
BW: Çağlar, işte bu en zor soru oldu. Hepsinin bende yeri ayrı desem kurtarabilir miyim?
ÇG: Elbette hayır Brand Weekciğim.
BW: Napalım. Gözümü kapatıyorum ve yanıtlıyorum o zaman. Ozan ! Pelin Hanım ve Necati Bey’in bana inanması, benim için risk almaları, çok çalışmaları takdir edersin ki çok değerli. Ama Ozan, konuşmacıları bulmamda en büyük katkıyı sağlayan kişi. Onunla etkinliğimizden çok önce çalışmaya başladık. Ve sanıyorum bunca okuma, düşünme ve emeğin karşılığını da verebildik. Şunu da söyleyeyim, bu bir ekip işi, bu başarının ardında acayip bir emek ve takım çalışması var.
ÇG: Evet Özkan Ailesine buradan, sektörümüz adına ben de teşekkür ediyorum ve sevgilerimi gönderiyorum.
Sevgili Brand Week İstanbul, bu keyifli sohbet için teşekkürler.
Dilerim seneye yine bizi şaşırtmaya ve etkilemeye devam edersin. Bu arada kardeşin Felis’e söyler misin ödül töreninde biraz daha yavaşlasın, azıcık nefes alsın 🙂
Leave a Comment